

Hasan Sabbah' ın Alamut Kalesi' nin, cennet bahçelerinin ve fedailerinin tarihi romanı ''Hıristiyanların zaman ölçüsü ile 1092 yılının ilk baharında hatırı sayılır büyüklükte bir kervan, Semerkant'tan başlayarak Buhara üzerinden Horasan'ın kuzeyindeki Elbruz platosuna dek uzanan, bir zamanlar muzaffer orduların kullandığı eski yolun üzerinde ağır ağır ilerliyordu. Karların erimeye başlamasıyla birlikte Buhara'dan ayrılan kervan haftalardır yollardaydı...'' ''Avni oğlum, Tahir'in torunu!'' demişti ona. ''Doğruca Demavend Dağı'na giden yolu tut. Rey'e ulaşınca Şahrud Irmağı' na giden yolu sor. Irmağın kaynağı sarp bir vadide bulunmaktadır; oraya çık. Büyük bir kale göreceksin: Bu yerin ismi Alamut kalesidir, yani 'kartla yuvası.'..''

O gece bir rüya gördü: Bir kalenin tepesinde duruyor ve aşağıda uzanan çöle bakıyordu. Uzaklarda, bir sinek kadar ufak bir nokta, kendisine doğru yaklaşıyordu.Orlando bunun elbiseleri rüzgârda uçuşan bir süvari olduğunu fark etti. Atın nalları yerdeki kum zerrelerini tıpkı bol sulu bir çeşme gibi göğe fışkırtıyordu. Bu, Adrian'ın ta kendisiydi. Orlando var gücüyle haykırmasına rağmen, diğeri onu duymuyordu. Adrian bir kulaç mesafeden yıldırım hızıyla uzaklaşıp gitti. Adrian'ın yüzü solgundu, hatta, bir ölü kadar beyazdı. "Bekle!" diye bağırdı Orlando. "Dur! Nereye gidiyorsun?" Ve uzaklardan Adrian'ın sesini duydu. Sadece tek bir kelime haykırmıştı: "Alamut..." Orlando ansızın uyandı ve bir daha uyuyamadı. O gizemli kelime kafasının içinde çınlayıp duruyordu: ALAMUT.

Alamut Piri Hasan Sabbah'in gerçek öyküsü. Hasan Sabbah, Ömer Hayyam ve Nizamülmülk ile hiç okul arkadasi olmadi. Cennet Fedaileri diye bir örgüt hiç kurulmadi. Hashasiler (afyonkes) Alamut Kalesi'nde asla barinmadilar. Sahte Cennet kesinlikle yasanmadi. Marco Polo, Alamut Kalesi'ni hiç görmeden yazdi.Gerçek Hasan Sabbah kimdir, ne yapmistir? Alamut Kalesi ile sahte cennet efsanesinin asli astari nedir? Alamut Kalesi, tüm dünyanin nefretini nasil topladi? "Afyonkes katiller" (Hasasiler) deyimi niçin günümüzdeki insanlari bile yanilgiya düsürüyor? Bu sorulari yanitlayan eser, Hassan Sabbah hakkinnda uydurulmus efsaneleri içeren piyasa mali tüm kitaplara bilimsel bir alternatif niteliginde. Haçlilar ve Ortodoks Islamcilarin Hasan Sabbah yandaslari hakkindaki karalama ve iftiralarini belgeleriyle ortaya çikaran bu kitap, Türkiye'de çok az bilinen Ismaili mezhebinin gizemli tarihini açikliyor. Batinilik ile tasavvufa giden ilk kapiyi araliyor.Bu kitapta, ayni zamanda Hasan Sabbah'in Islamda özgürlesme, esitlik ve kardeslik fikriyatinin öncülleri ve ardillari olan esitlikçi dervisan cumhuriyetlerinin hikayesi de anlatiliyor.

Hasan Sabbah’ın (1032-1124) özgürlükçü, barışçıl, eşitlik ve paylaşımcılık temelleri üzerine kurduğu Alamut Devleti, 167 yıl hüküm sürmüştü. Alamut, Pamir’den güneydoğu Akdeniz kıyılarına ve Filistin’e kadar uzanan geniş Ortadoğu coğrafyası içinde, 300’e ulaştığı bilinen Baş Dai’lerin yönetiminde ortaklaşa çalışarak, aynı kazandan yenilen, özel mülkiyetin olmadığı kale yerleşim birimleri “Darül Hicar”lardan (Göçmenevleri, Göçmenler yurdu) oluşan bir devletti.Hasan Sabbah, düşmanlarının iddia ettiği gibi kale devletinde, ne katiller (assasins) ve suikastçılar yetiştirmiş ne de uyuşturucu cenneti yaratmıştı. Hasan Sabbah esasen tarihi belgelerde savaştan kaçınan bir kişilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat düşmanlarının (Sünnî Bağdat Halifeleri, Selçuklu Sultanları, Haçlılar, Moğollar) sayıca üstün oluşları, onu Alamut’ta savunma amaçlı bir gerilla yaratma fikrine götürmüştür. Hasan Sabbah’ın seçkin savaşçılarından oluşan bir silahlı birlik (Fedain) yetiştirdiği anlaşılıyor. Bu “Fedailer” iddiaların aksine, yalnızca bölge halklarına zulmeden baskıcı yöneticilere suikastlar düzenlemişlerdi.Hasan Sabbah ve Alamut, geleceğe bakarken üzerinde daha çok düşünmemiz gereken bir tarihin adı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder